Thank you very much for sharing, I learned a lot from your article. Very cool. Thanks. nimabi

 Karneler karnelerimiz… Lafım yetişkinlere; annelere, babalara, öğretmenlere. Biraz abartıyor muyuz şu karne işini?

Mesela aşı karnesi diye bir şey var. Ne işe yarar o? çocuğun olduğu aşıları tarihine göre yazarsın, takip etmiş olursun. Okul karnesi de çocuğun yıllar içindeki genel (fazla genel) gidişatını takip etmek içindir. Neyi takip ediyorsak! öğrenci kendini zaten biliyordur, veli de gidişattan haberdardır, öğretmeni söylemeye gerek yok. Kim için bu karne? komşu için olabilir diye düşünüyorum. O karnede çocuğunun okuldaki anıları yazmaz, mutlulukları, ilk yazdığı harfi, üzüntüleri, sabah zor kalkışları, akşam serviste uyuya kalışları, annesini babasını özleyişleri, ilk aşkı vs. duygulardan yoksundur karne. Bir de kalanı notla belirtilir. Bir cümle de öğretmen yazdıysa ne ala (bütün sene sustu sanki şimdi bir cümle ile anlatacak).

Okul da geçirilen zaman koca seneyi kapsayan bir yaşantıdır. Çocuğun o yaşına kadar ki kısacık olan hayatının, büyük kısmıdır. Bir yaşanmışlığın sayılarla ifade edilmesi ve bu sayıların öğrencinin geleceğini belirlemesi ne acı. Neymiş matematikten orta gelmiş karnesine. Yaa belki o sınava girdiğinde canı sıkkındı, belki gününde değildi, belki o gün arkadaşıyla ufak bir problem yaşadı ya da doğum günü yaklaştığı için heyecanlıydı her şey olabilir. Ama yok, o sınava gir sana bugüne kadar binbir mucize sayılcak beceriyi sağlayan açık beynini her şeye kapat ve dağlar soğuk ve serin yazlar kıyıya parallel mi gibi bir konuyu düşün sadece. Düşünemezsen kusura bakma, o otuz dakika içinde iki aydır coğrafya için harcadığın dersleri biz sayamayız. Bu sistem adaletli mi?

Özellikle küçük yaş gruplarında karneler annelere ve babalara verilmeli. Bakalım istenilen şekilde yetiştirebilmişler mi, yeteri zamanı ayırmışlar mı, kendilerini geliştirmişler mi, eski karneleri nasılmış, Harvad’ı ne zaman bitirmişler.

Öğretmenlerin notunun kıt olmasına ne demeli. Yaa bu çocuğun kocaman bir hayatı olacak, onun içinde kısacık bir zamanda berabersiniz. Küçük, güzel bir ayrıntı olarak hatırlasın seni. Düşük not verince ne oluyor? Çocuk ne diyor “bana bir aydınlanma geldi. hemen notlarımı düzeltmek için kendimi değiştireyim, çok çalışayım.” öyle olmuyor işte. O düşük notu görünce üzülüyor. Çünkü sadece bir çocuk o. Bizim karneye yüklediğimiz anlamları anlamıyor, anlayamıyor. Zaten hayat onu çok güzel dantel gibi işleyecek. Su akacak yatağını bulacak. Senin verdiğin notla NASA’da çalışmaya başlamayacak. “Diğerlerine haksızlık olmaz mı hocam?” diyenler var. Kimin hakkını kime veriyoruz biz! Yüksek notlarla karnesi dolu olan çocukla, notları düşük olan çocuğun hayatları nasıl ilerleyecek biz bilemeyiz. “işte düzgün ilerlesin diye çabalıyoruz” derseniz de: O yolda yürürken hakkını elinden almaya çalışacak hatta alacak çok insan var, kimse merak etmesin. Hak dağıtıcısı biz değiliz aslında.

çocuk çalıştı, çabaladı ama bu kadar oldu. Zaten konuyu anlamamıştı bir de sınava soktuk, aldı mı 40 puan. Ne bekliyorduk zaten. Belki haftaya, belki seneye anlayacak o konuyu ama şimdi zamanı değilmiş demek ki. “Hocam büyük sınavlar var onlarda ne yapacak?” Yaptığı kadar yapacak, elindekiyle; en azından yanlış-doğru kendi seçimlerinin sonucuyla, hayatına devam edecek.

Bakın ergenlik diye bir şey var. Bütün hormonların halaya kalkmış, beynin piste iniş yapamıyor her yer sisli, sınıfın Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları eğlence koğuşu gibi, zaten hayatımın aşkı (!) dediği kızı yan sınıftan başkasıyla el ele görmüşler sonra öğretmen geliyor, diyor ki; trigonometri sınavı var. Yaa bu çocuğun kalbine bütün kenarlar dike dike iniyor zaten, nasıl yapsın o suruları.

Karneler eve geldiğinde, karneye bakmadan önce çocuğunuzun yüzüne bakın istiyorsa gösterir, istemiyorsa önemsemeyin karneyi. Biraz oturur sohbet edersiniz. Notlar önemli değil de, bu dönemi nasıl geçti, sen nasıl değerlendiriyorsun gibi şöyle karşılıklı tatlı tatlı yanında çay içersiniz, kola içersiniz artık bir şeyler içersiniz (!).

Notlar, karneler gelip geçici sonuçta. bir kaç güzel hatıra olarak anılcak okul yılları. Bakınız; ben. Veriyorum mis gibi notları, onlar mutlu ben mutlu, çıkıyoruz tatile sonra dönünce enselerinde boza pişirmeye devam.