Son İçerikler
- Играй В Уникальном Стиле Аркада Казино Ждет Тебя!
- Официальное Казино Водка Онлайн Личный Кабинет Регистрация Игровые Автоматы Актуальное Зеркало Vodka
- Как правильно играть в казино онлайн и выигрывать
- Пинап казино официальное играть онлайн
- pıtırcık
- kuymak
- hupalupa
- Rüzgarın üzerindeki şehir
- Mucit panda
- mercimek çorbası
- Süreyya operası
- yoga
- monologlar
- gitmek de kalmak da zor geldiğinde
- Mamografi
- nezahat gökyiğit botanik bahçesi
- origami
- tenkuu no shiro laputa
- tuzla balıkçısı
- loş sohbet
- mentalup
- howl’s moving castle
- alerji
- fistül
- yabani iğde
- bizimkiler
- blacklist
- filozof ağaç
- uzaktan eğitim
- Kliktag
- istanbul modern sanat müzesi
- Premenstrüel sendrom
- pippet hijyen ürünleri
- turşu
- tonari no totoro
- 2 yaş sendromu
- adaçayı
- oyuncak
- rüzgarlı vadi
- kız çocuk hakları bildirgesi
- korona günlüğü
- 14 şubat
- napoli romanları
- Ortaokul: Hayatımın En Kötü Yılları (film)
/
1
Özenle giyinilmiş, parfümler sıkılmış ve içinizde heyecanla karışık bir korku başlamışsa, hazırsınız. veli toplantısına gidebilirsiniz. Okula gelindi. içerisi tam anlamıyla ana-baba günü. Gözler diğer velileri ve öğretmenleri kesiyor. Bir selamlaşmalar bir gülmeler falan… Numara yapmayın! herkesin üç buçuk attığını biliyorum. Çünkü içinize taa çocukluğunuzda yerleşen ‘öğretmen ne diyecek’ korkusu, okulun kapısından girmenizle çılgınca bir valsa başlar.
O öğretmenle mi görüşsem, buna mı selam versem, şundan mı kaçsam, bu beni görmese, şunu da hiç sevmiyorum derken sıra size gelir. Daha kapıda öğretmenin yüz ifadesinden çocuğunuzun marifetlerini anlamaya çalışan bir falcıya dönüşürsünüz. Şimdi bu toplantıların verimli geçmesi için bir kaç nacizane tavsiyem olacak efem (okula tüm velilerin seviye seviye çağırıldığı ve öğretmenlerle 10-15 dakika görüşebildikleri formatı düşünerek yazıyorum).
Öncelikle tüm öğretmenler bu toplantıya hazırlıklı başlar. Yani hangi konuları konuşacağını ve ne konuda bilgi vereceğini planlamıştır. Gerçek şudur ki; siz sadece dinleyici olarak çağırılmaktasınızdır. Temel düzen şöyledir; öğretmen jet hızıyla anlatır siz de not alırsınız. Sormak istediğiniz bir şey varsa ve kısaysa sorun tabii ama uzun uzun konuşulacak bir buluşma olmadığını anlamak için alim olmaya gerek yoktur (sözüm zorla uzatmaya çalışanlara).
Öğretmenle ortalama bir tarih üzerinde görüşme için uzlaşır kıyım kıyım sınıftan çıkarsınız. Olay budur, bu kadardır aslında amaaa yaşanılan olaylara ilişkin konuşacak olursak… Bazı tiplerden bahsedeyim de azcık gülelim azcık iğneliyelim (off en sevdiğim şey).
Rumuz; kıstascı. Bu veli tipine siz ne kadar kendi çocuğundan ve bireysel gelişiminden bahsetseniz de illa kıyaslayacak başka öğrenciler arar. Çocuğunun hangi seviyede olduğunu kafasında yarıştırdığı öğrencilere göre belirlemek ister. Bununla da yetinmez diğer veliler hakkında da bilgi almaya çalışır. Çünkü kendi de arap atı gibi kafasının içindeki hipodromda sürekli koşmaktadır. Buradaki tek kıstas öğretmenin sizin çocuğunuz hakkında söyledikleridir. Elalemin çocuğu sizi bu durumda ilgilendirmez. böyle şeyler konuşmak hem öğretmen hem veli için etik kurallara uygun değildir. Konuşan öğretmen olursa da ağzına kürekle vurabilirsiniz benden izin çıktı.
Rumuz; nolavabo. Bu çoğu velide gözüken bir özelliktir. Sabırsızlıkla kendi sırasının gelmesini ister ve her kapı açılışında öğretmenle göz göze gelmek için tüm koordinatları hesaplar. içeri girdiğinde de bitmek bilmez bir konuşma isteği ile yanıp tutuşur. Sıradaki diğer velileri ve öğretmenin vermek istediği üç dakikalık lavabo arasını ısrarla reddeder. Zamanın görecelilik kavramını kafasına göre yorumlar ve ona verilen sürenin kısalığından şikayetçidir (20-25 veli ile görüşmenin başka yolu varsa buyrun efem dinliyorum).
Rumuz; BÇÜZS (benim çocuğum üstün zekalı). Bu veli tipine hunharca gülmek ve ‘hadi yaaa’ demek istiyorum. Şimdi bu konu çok önemli (bunu ayrı bir yazıda açıklayacağım). Bu veli çılgınca çocuğunun marifetlerinden bahsetmek ister ve aynı şekilde öğretmenin de onun çocuğunun özel olduğunu anlatmasını ister. Diğer öğrencilerin velilerine verdiğiniz genel bilgilerden hoşlanmaz. Kendini ayrıcaklı görür. Hep daha fazlası için bir sorgulama içindedir. ‘Biz ne yapalım hocam, siz ne yapıyorsunuz hocam? vs.’ senin çocuğunun üstün bir zekası yok ki, beni çıldırtmak mı istiyorsunuz der Müge Anlı’ya selam çakar geçerim.
Rumuz; dedikodularca. Bu veli okulu kendine sosyal ortam olarak görür. Bol bol okulda, çevresinde ve bilumum okul etkinliklerinde görülür. Bunların toplantıya gelme amacı öğrencinin durumundan çok; kimin hakkında ne öğrensem, kimin aklına ne fitne soksam, hangi dedikoduyu kimden alıp kime yetiştirsem, hangi veliyi öğretmene gömsem kafasında gezerler ama sorsanız onlar kendini ilgili veli olarak tanımlarlar. Ben de içimden derim ki; yaw he hee!
Rumuz; isyankar34. Bu veliler düzen, sistem karşıtıdır ama genelde finans sektöründe çalışırlar (anladınız siz). Şimdi bu veli tipi ne yaptığının farkında değildir. Kesin popular bir kaç kitap okumuş kendi gibi bir grupla bol bol bu konuları tartışmıştır. Bu böyle olmaz durumunda netleşmiş ama nasıl olacak konusunda sokma akıldan başka da fikri yoktur. Her şeye karşı bir isyaaaaanı vardır. Peki ne olur böyle olunca? Belirsizlik içinde savrulan çocuğun genel sosyal gelişimi bozulmaya başlar. Bu velilere özgürlükle, kuralsızlığın farkını anlatmaya mecaliniz kalmamıştır. Eyvallah biz de sistem karşıtlığına boş değiliz ama bu öyle kafana göre (hatta başkalarının kafasına göre) takılarak çocuk yetiştirmekle olmaz. Gelir toplantıya bi tavırlar bi haller. Akademik bilgi verirsin umursamaz, sosyal gelişimle ilgili durumdan bahsedersin size hayat ve varoluş sancısına ilişkin çıkarımlarını anlatır. Yani bas yavrum play tuşuna ‘sayın dinleyenler şimdi yayınımıza John lennon’dan imagine ile devam ediyoruz’. Ben de derim ki; bir dur allasen senin çocuk 4. Sınıfa geldi toplama yapamıyor. Aç kalacak çocuk aççç. Bakkala gitse ekmek alamayacak ya bu. Dağ başımı burası şehrin göbeğinde yaşıyoruz bir tane arkadaşı yok bunun, geçimsiz ettiniz çocuğu (bunları ancak burada diyebiliyorum tabii).
Rumuz; bihaberdim. Çocuğundan bihaberdir bu veli. Öğrenci ile ilgili hiçbir bilgi kırıntısına rastlayamazsınız. Yani salmış çayıra mevlam kayıra mod-on. Konuşmalarında hep bir geçiştirmecilik vardır. Siz anlatırsınız öyle bakar. Görevini yapmak adına toplantıya gelmiştir. Bu kişilerin ruhunun fonunda ‘let it be’ çalar. Bir de ‘çocuğum sizlere emanet hocam’ der, yıkar yükünü sırtından orta yere sonra artık seneye görürsünüz yüzünü anca.
Rumuz; Pollyannamsı. Bu veliler genelde kadındır. Eşlerini okulda görmeniz pek mümkün değildir (nedenini çözmedim henüz). ‘olur hocam, ne güzel demiş hocam, ahh canımmm kıyamam, biz çok seviyoruz hocam vs.’ diyerek gerçekleri doğru şekilde algılayamaz ve şu şarkı ile; ‘we are the world, we are the children’ badanaja bağlarlar. Ben de derim ki; çocuğunuza parmaklarını öyle sevdirin ki, lütfen kullanabilsin. Olur mu sevgi pıtırcığı?
Rumuz; evham. Bu veliye azcık olumsuz bir gidişat söylemeye görünüz. Suratı düşer, eli kolu titremeye başlar. sanırsın konya ovasında tarlaları yandı. Dur bi’ sakin bakalım. Özel derse, yığınla çalışmaya boğacak olur çocuğu. Sanki çocuğuna Harvard’an davet vardı da onu kaçırıyor.
Bu liste uzar gider, buradan köye yol olur. Bir kaç küçük uyarı ile bitireyim artık. Toplatılarda öğretmen size en kibar şekilde uyarılarını yapar. Hani ‘ahmet bey maç izlerken hayvan gibi küfür etmeyin’ demez de evde konuşmalarımıza dikkate edelim der. Artık sizin bunu anlamanız gerekmektedir (yeterince açık oldu diye düşünüyorum).
Toplantıya geliyoruz, öğretmeni sakince dinleyerek not alıyoruz, gerekirse görüşme için uzlaşıyoruz, branş öğretmenlerinde izdiham yaratmıyoruz, boş boş konuşmuyoruz.
Değerli veliler yazıma son verirken gazete köşesi şiirlerimizden bir dörtlük ile veda etmek isterim.
Duydum ki bana darılmışsın
Üzme beni arkadaşımsın
Langur lungur, tarhana bulgur
Bana gönül koyma çay koy.