- Toplam girdiği içerik: 1
- Bugün girdiği içerikler: 0
- Dün girdiği içerikler: 0
- Bu ay girdiği içerikler: 0
- Geçen ay girdiği içerikler: 0
Son İçerikler
- go
- plan coeur
- bisiklet kaskı
- Boron matik
- quido
- the wind rises
- fırında somon
- çinko
- matematik delisi
- Albert amca ile kara delikler
- çocuklar için ekran süresi
- zıp zıp tavşan
- her yerde oyun
- Öfke dansı
- Feminist babalar
- Kasabanın en şık devi
- gökteki kale
- 8 yaş üstü çocuk kitapları önerileri
- küçük findus kaybolunca
- eylem erdem uğurlu
- Hayal mutfak
- the raccoon war
- tost
- dayanışma ekranı
- into the night
- malakan peyniri
- öğretmenlik kutsal değildir
- ebeveyn
- funmathfan.com
- after life
- podolog
- deriko blog
- kayıp kızın hikayesi
- çınaraltı ızgara ve kebap
- vejeteryan yemek tarifleri
- su arıtma cihazı
- pancake
- menüler
- sömestr etkinlikleri
- karne dediğin nedir (ki)?
çocuklar neden bağırıyor
Oğlum kuzey, 8.5 yaşında. Ikimiz de buçukların önemini bilip hissettiğimiz yaşlardayız. ELimden geldiğince saygılı bir ilişki kurmaya çalıştım, kah yoruldum kah ağladım ama onu bensizlikle tehdit etmedim, küsmedim hiç. Ne olursa oluyor, genler mi, hayat mı yoruyor, bu küçük insanlar da acayip sinirli öfke dolu küpler haline geliyor kimi zaman, klasik sendrom dönemlerini saymıyorum bile. Şefkate en çok ihtiyaç duydukları an deniliyor, okuyor öğreniyoruz da, hiç denediniz mi acaba? Suratıma top mu yemedim(meşin) itilmedim mi, tam yere çömelmiş göz teması kurmak şeysiyle hem de. Ben iri bir kadınım, belli bir kilonun üstündeyim öyle diyeyim, düşünce kolay kalkamıyorum yani. Çık git, saygısız, beni rahat bırak da seçmece. Ben kısacası alan ve süre tanımanın mecburiyetini öğrendim, oğlan topu suratıma ata ata öğretti bunu. Şimdi bir anlaşmazlık mı oldu aramızda, odasına giriyor, topuyla şut çekiyor sertçe, eşyalar devriliyor, söyleniyor, yok, saydırıyor bildiğin. O sırada ben kanepemde oturup netflix izliyorum, odada olmadığıma şükrederek. (Top çok acıtıyor) sonra sessizlik oluyor, en sabırsızlandığım an bu, sona yaklaşıyoruz diyorum az daha bekle. Derken kapı açılıyor odadan çıkıyor sevdiceğim. Ben kollarımı açıyorum o da koşarak geliyor, limana. Bizim ailenin kadınlarının bir sözü vardır, limana gel limana derler, şefkate ihtiyacı olan çocuğa sığınacak liman anne bağrı. Anlatıyor dinliyorum, konuşsaydık baştan böyle olmadan olmaz mı diyorum, her seferinde, yılmadan. O da söz veriyor, bozacak adım gibi biliyorum, sesimi çıkarmıyorum ne de olsa bu benim bildiklerim üzerine bir film değil, onun öğrendikleri üzerine diyorum, durduruyorum kendimi. Zor mu, çok. Hangi kısmı kolay anneliğin, battaniyeye sarılıp çizgi film izlemek dışında? Onda bile memeye dirsek karna diz geçiriliyor zannımca anneliğin kolay Hiç bir yanı yok ama sevilecek yanı çok, zira ben bayılıyorum. Bu denli yıprandığım ama yanında olmayınca an itibariyle hasretine yandığım bir canlı daha yok, sizin de öyle biliyorum. Deliligin tanımıyla örtüşen hareketler sergileyip her şey yolundaymışcasına zeytinyağlı pırasa yapanlar, Hepimize kolaylıklar, sevgiler