karadeniz yöremizin dağları kıyıya paralel, bebelerinin de desibeli yüksektir diyerek topu genlere attığım soru 😛

Oğlum kuzey, 8.5 yaşında. Ikimiz de buçukların önemini bilip hissettiğimiz yaşlardayız. ELimden geldiğince saygılı bir ilişki kurmaya çalıştım, kah yoruldum kah ağladım ama onu bensizlikle tehdit etmedim, küsmedim hiç. Ne olursa oluyor, genler mi, hayat mı   yoruyor, bu küçük insanlar da acayip sinirli öfke dolu küpler haline geliyor kimi zaman, klasik sendrom dönemlerini  saymıyorum bile. Şefkate en çok ihtiyaç duydukları an deniliyor, okuyor öğreniyoruz da, hiç denediniz mi acaba? Suratıma top mu yemedim(meşin) itilmedim mi, tam yere çömelmiş göz teması kurmak şeysiyle hem de. Ben iri bir kadınım, belli bir kilonun üstündeyim öyle diyeyim, düşünce kolay kalkamıyorum yani. Çık git, saygısız, beni rahat bırak da  seçmece. Ben kısacası alan ve süre tanımanın mecburiyetini öğrendim, oğlan topu suratıma ata ata öğretti bunu. Şimdi bir anlaşmazlık mı oldu aramızda, odasına giriyor, topuyla şut çekiyor sertçe, eşyalar devriliyor, söyleniyor, yok, saydırıyor bildiğin. O sırada ben kanepemde oturup netflix izliyorum, odada olmadığıma şükrederek. (Top çok acıtıyor)  sonra sessizlik oluyor, en sabırsızlandığım an bu, sona yaklaşıyoruz diyorum az daha bekle. Derken kapı açılıyor odadan çıkıyor sevdiceğim. Ben kollarımı açıyorum o da koşarak geliyor, limana. Bizim ailenin kadınlarının bir sözü vardır, limana gel limana derler, şefkate ihtiyacı olan çocuğa sığınacak liman anne bağrı. Anlatıyor dinliyorum, konuşsaydık baştan böyle olmadan olmaz mı diyorum, her seferinde, yılmadan. O da söz veriyor, bozacak adım gibi biliyorum, sesimi çıkarmıyorum ne de olsa bu benim bildiklerim üzerine bir film değil, onun öğrendikleri üzerine diyorum, durduruyorum kendimi. Zor mu, çok. Hangi kısmı kolay anneliğin, battaniyeye sarılıp çizgi film izlemek dışında? Onda bile memeye dirsek karna diz geçiriliyor zannımca anneliğin kolay Hiç bir yanı yok ama sevilecek yanı çok, zira ben bayılıyorum. Bu denli yıprandığım  ama yanında olmayınca an itibariyle hasretine yandığım bir canlı daha yok, sizin de öyle biliyorum. Deliligin tanımıyla örtüşen hareketler sergileyip her şey yolundaymışcasına zeytinyağlı pırasa yapanlar, Hepimize kolaylıklar, sevgiler

Toplumsal bir sorunumuza barnak basmak istiyorum değerli anne babalar. Sorun şu; çocuklarımız çok gürültülü ve sürekli bağırıyorlar, ağlıyorlar, çıvdırıyorlar. Peki neden? Hemen sorularımızı cevaplayalım

1- bu çocuğumuzun anne babası da gürültülü insanlar mı?

2- anne baba çocuğuna bir şeyler söylemek istediğinde 20 metre ileriden seslenerek mi konuşuyor?

3- evde sürekli bir kargaşa mı var?

4- çocuğu dinlemek ve anlamak için yeterli zaman ve önem gösteriliyor mu?

5- çocuk bağırdığında veya bir isteğini ağlayarak anlatmaya çalışırken nasıl bir tepki alıyor?

6- bir yere götürülürken gerekli açıklamalar yapılıyor mu (nereye gidiyoruz, neden gidiyoruz, uyulması gereken kurallar neler, orada kimler olacak, yol ne kadar sürecek, ne zaman eve dönülecek vs)?

7- gidilen ortam çocuklara göre tasarlanmış mı (örneğin restoranlar çocukların oynaması için tasarlanmış yerler değildir.)

8- çocuğun oyun, serbest zaman geçirme, yaşıtlarıyla olma ihtiyacı yeteri kadar gideriliyor mu?

9- gittikleri yerde çocuğun güzel vakit geçirmesi için yanına oyuncak, kitap vs. gibi materyaller almasına izin verildi mi?

bu sorular uzar gider. Burada asıl mesele çocuğun bir birey olduğunu onun da ihtiyaçları olduğunu unutmamak ve bunları onunla doğru şekilde konuşmak. Tut kolundan çocuğu, sürükle bir cafeye, oturt sandalyeye sadece yemeğini bitirmesi konusunda diyalog kur ya da can hıraş ağzına bir şeyler tepiştir. Çok zorladığında ver eline telefon, tablet vs. sonra mavi ekran. Çocuğun ihtiyaçları, bizim de ona karşı sorumluluklarımız var. Ayıramadığımız zamanı, yeteri kadar ve doğru şekilde gösteremediğimiz ilgiyi çocuktur yapar maskesinin altına gizlemeye çalışmayalım.
Çevresel etkiler de önemli tabii hala eğlenmeyi gürültülü olmakla karıştıran, keyif almayı başkasını umursamamakla eş gören, kendi derdinin en önemli olduğunu düşünerek hareket eden, sürekli şikayet edip değiştirmek için çaba sarf etmeyen, kendi eğitim düzeyine bakarak ben bilirim diyen, toplumsal yaşama kurallarını hala sindirememiş ama konuşmaya gelince bol keseden ahkam kesen onlarca insan var maalesef.

Çocuklar anne ve babalarını birebir denecek kadar iyi yansıtırlar. Biz önce kendimizi değiştirmezsek onların farklı biri olmasını beklemek acımasızlık olur. Sonra o şapkadan beklenilen davşan çıkmaz abilerim ablalarım.