yazdıkları dikkatli okunduğunda daha iyi anlaşılabilir. bahse konu incir yazısı bende duruyor. pınar hanım burada şunu demek istiyor: ben bir ikilem içindeyim. incirdeki durumu benim incirlerim satışta iken yazsaydım yanlış anlaşılırdı. kendi incini satmak için bunları yazıyor derlerdi. o nedenle incirlerimin bitmesini bekledim. yazı da şu:
Nazilli’nin tam göbeğinde olduğum için kuru incir konusunu sık sık yazarım. Hidrojen Peroksit ile kurutulan incirleri ne zaman yazsam birileri fena halde rahatsız olur, ”Vay sen misin anlatan!” diye de bir kaşık suda boğmaya uğraşırlar beni. En son birkaç ay önce yazmıştım, yazdıktan iki hafta sonra da beş sayfalık bir ihtar gelmişti pek saygın bir kurumdan. ”Bu kadının yazdıkları gerçek değil, bizin incirimiz misler gibi, köylülerimiz mis gibi dürüstçe incir kurutmaktadır.” temalı bir şeydi. Geçtiğimiz hafta Perşembe günü bu saygıdeğer kurum Nazilli Belediyesi Düğün Salonu’nda idi. Hidrojen Peroksit’in ”P” sini bile duymamış (!) pek dürüst (!) yetiştiricilere, nedense (?), ”Hani yapmıyorsunuz zaten de, biz bir daha rica edelim, yapmayın olur mu…” demek için gelmişlerdi. Gelişlerinin sebebi mi..? Geçen sene gümrüklerden geri dönen 50 konteyner kuru incirin bu sene 80 konteynere yükselmiş olması ile alakası yok elbette…
Ancak önemli bir soru var: Gümrüklerden geri dönen bu 80 konteyner incir şimdi nerede? İmha mı edildi yoksa iç piyasada mı eritiliyor şu an, şu saniye..? Yoksa bozuk incirden üzüm pekmezi yapabilen üstün nitelikli tüccarların depolarına mı dağıldı? Asla yanıtlanmayacak bunlar. Çünkü bu pek saygıdeğer kurumlar bu işlere harcamaları gereken eforu muhtemelen bu hafta bana bir beş sayfalık kınama daha yazmak için harcıyor olacaklar…
80 konteyner kuru incir gümrüklerden döneli epey oluyor. Epeydir de biliyorum, yazmak, uyarmak da epeydir aklımdaydı. ”Neden bekledin o zaman?” derseniz; benim kuru incirimin bitmesini bekledim. Bu hafta son 100 kilodayız, muhtemelen hafta bitmeden benim kuru incir de bitmiş olacak. Yazmak için bunu beklemem lazımdı.
Bir şeyleri bilirken, anlatmak isterken önüme engel olan bir durum bu; bir tür ikilem… Otursam, hiçbir şey yapmadan sadece yazsam; ”Vay efendim madem öyle diyorsun o zaman kolaysa sen dürüst bir üretim yap, o maliyetlerle başa çıkıp satış yap da görelim.” deniyor, insanlara sadece umutsuzluk aşılayan kadın oluyorum. Dürüst bir üretim yapıp o maliyetlerle başa çıkılabildiğini, sürdürülebilirliğin olduğunu gösterdiğimde de ”Vay efendim sen kendi ürününü satmak için böyle yazıyorsun, anlatıyorsun.” deniyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum.
Pazarlama yöntemi oldukça özgün. Eee meyve veren ağaç taşlanır derler. Bunula beraber tek ve eşsiz değil Pınar hanım. Geleneksel Pazar isimli yeni bir firma var. En önemli artıları laboratuvar analizleri. Açıkçası ümit vadediyor…